KISKANÇLIK GÜNAHI

Bu yazımızda KISKANÇLIK konusunu işleyeceğiz.
Çocukluk hatıralarımız genelde unutulmaz. Arkadaşlarımız, oyunlarımız maceralarımız zihinlerimize kazınır. Benim de çocukluğum güzel geçti. Çok fazla oyuncağımız, imkânımız yoktu ama zaman hep eğlenceli geçerdi. Küçükken bol bol bilye oynadım. Öyle ki çocukken arkadaşlarımdan kazandığım bilyeleri hala saklarım. Bizden yaşça büyük olan arkadaşlarımız bilye oyununda çok iyilerdi. Ama biz kerametin aslında kullandıkları bilyelerde olduğunu düşünürdük. Ve hep onların oynadıkları o bilyelere sahip olmak isterdik. Onlar da bunu fark ettiler ve iyi bir sistem kurdular. Kendi kullandıkları bilyeleri bize 2-3 bilye karşılığında satıyor daha sonra kendilerine farklı bir bilye seçip onunla oynamaya başlıyorlardı. Ama maalesef onlardan aldığımız aynı bilyeler bizim elimizde çok da verimli olmuyorlardı. Onların elindeki yeni bilyeler yine onların kazanmalarına sebep oluyorlardı. Çünkü renkleri değişikti, daha yenilerdi ya da bir milim daha büyüktü…
Özetlemek gerekirse biz o arkadaşlarımızın başarılarını “kıskanıyorduk” ve onların sahip olduklarına sahip olmak istiyorduk. Onlar hangi bilye ile oynarlarsa herkes aşırı şekilde o bilyeye sahip olmak ve almak istiyordu. Eğer o şeylere sahip olursak aynı başarıyı yakalayacağımızı düşünüyorduk. O bilyelerden birine sahip olmadan asla başarılı olabileceğimizi düşünmüyorduk.
Aslında onlar gibi olmak istiyorduk ama yanlış düşünüp yanlış hareket ediyorduk. Çocuktuk bu bağlamda normal görünebilir. Ama maalesef aynı tavır ve tutumlar yetişkinler arasında da görüldüğünde büyük bir sorun haline gelebiliyor.
Buna da KISKANÇLIK deniyor. Sevincimizi çalan, ilişkileri harap eden bir davranıştır.
Eğer kıskançlığın kökünü kazımak için istekliysek RAB içimizde çalışacak ve bize yeni bir anlayış verecektir.
Önceki yazımda GURUR hakkında konuşmuştum. Gurur” ben ne istersem onu yaparım” der. Tüm kuralları çiğner. Bir de tembellikten bahsetmiştim. TEMBELLİK “Bu şey yapılamayacak kadar zor” der ve standartları aşağıya çeker.
*Şeytan’ın Tanrı gibi olmak istemesi ve düşüşünden bahsetmiştik.
*Yine Adem ve Havva’nın ayartılmasındaki düşünce yapısına bakalım:
*YARATILIŞ 3
Yaratılış 3:1-5
RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.” Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, 5“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
O an Adem ve Havva’nın aklından geçen Tanrı gibi olmak. Kendi kendilerine “Acaba Tanrı neden her şeyi kendine saklıyor? Birazını da biz alsak ve O’nun gibi olsak ne zararı var” diye düşünmüş olabilirler. Ardından uzanıp yasak meyveyi yediler ve hikâyenin gerisini aslında insanlığın yazılacak hikâyesini nasıl etkilediğini biliyorsunuz.
*YARATILIŞ 4
Sonra Adem ve Havva’nın oğullarını görürüz. Habil ve Kayin.
Habil çoban oldu, Kayin çiftçi oldu. İkisi de büyüdüler ve Tanrı’ya sunu getirdiler. Tanrı Habil’in sunusunu kabul etti ama Kain’in kini kabul etmedi. Bunun üzerine Kain kardeşini kıskandı ve kardeşi Habil’i öldürdü. İnsanlık tarihinin ilk cinayeti KISKANÇLIK yüzünden işlenmiş oldu. Ve bu kıskançlık günahı tüm Tevrat boyunca görüldü.
*İbrahim insanların eşini kıskanıp kendisini öldürmelerinden korktuğu için eşini kardeşi olarak tanıttı.
*Yakup kardeşinin ilk doğanlık haklarını kıskandı ve hile yaptı. Yine babasından gelen kutsamayı almak için babasını da kandırdı. Böyle olaylar devam etti ve Yeni Antlaşma’ya kadar geldi.
Matta 27:17-18
Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, “Sizin için kimi salıvermemi istersiniz, Barabba’yı mı, Mesih denen İsa’yı mı?” diye sordu. 18İsa’yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
Gözümüzü Kutsal Kitap’tan kaldırıp günümüz dünyasına baktığımızda da çok farklı bir resim görmeyeceğiz.
Kendimize bile baktığımızda KISKANÇLIĞIN gizli maskelerini görebiliriz. Hiç kendinizi “O da bunları hiç hak etmiyor” şeklinde bir düşünce ile bazılarını eleştirirken gördünüz mü? Kökünde bizim o kişiyi kıskandığımız gerçeği vardır. Diğer bir anlamı da ÇEKEMEMEZLİK olarak tabir edilebilir.
*Sahip oldukları, Görünüşleri, Cesaretleri, Başarıları, İlişkileri, Şansları
Birini bir şeyden dolayı sevinirken gördüğümüzde biz de o şeye sahip olmak isteriz. Çünkü onlar sahiptir ve bizim de olmalıdır. TIPKI ÇOCUKLAR GİBİ. Oyuncak orada duruyordur ama birisi alıp oynamaya başlayınca o oyuncak kıymete biner ve herkes onunla oynamak için kavga eder. Mantık aynıdır.
YERDE DURAN OYUNCAK AYNIDIR AMA OYUNCAKLA OYNAYAN KİŞİ MUTLUDUR. Biz o kişinin mutluluğuna sahip olmak için o oyuncağı almak isteriz.
Kıskançlık insanın doğasında bulunan ilkel bir duygudur. Daha önce hiç başkasının sahip olduğuna, başarısına bozulmadınız mı? Sahip olduğu ev, araba, saç modeli, ayakkabısı, ailesi, eğitimi…
Kıskanç kişi neye sahip olduğundan çok başkalarının neye sahip olduğu ile ilgilenir. Ve bu ilkel duygu tüm kültürü hatta ekonomiyi etkiler. Nasıl mı TÜKETİCİ bir toplum yaratır.
Kıskançlığımız zamanla açgözlülüğe dönüşebilir.
REKLAMLAR BİLE BİZE BUNU AŞILAR. Belli bir markayı giyinen insanlar hep mutlu gösterilir. Belli bir parfümü kullanan bayanların peşinden erkekler eksik olmaz. Artık istediğimiz şeylerin ihtiyacımız olup olmadığı önem taşımaz. Çünkü falanca o şeye sahiptir ve ben de sahip olmalıyım düşüncesi kişiyi esir eder.
SONUÇ: TATMİNSİZLİK, MİNNETTAR OLMAMA, MUTLU OLAMAMA ve BOZULAN İLİŞKİLER.
Matta 20’deki bağcı ve işçiler benzetmesi
Unutmayın her zaman insanların sizde olmayan bir şeyleri olacak. Bu KISKANÇLIK tuzağa düşmeyin.
O halde Kıskançlıkla nasıl mücadele edeceğiz? SAĞLAM BİR TEMEL ATARAK!
Öyle bir temel ki güçlendirilmiş olmalı.
-Günahın aldatıcılığına karşı dikkatli olmalıyız.
-Gerçekleri tüm açıklığı ile görmeye çalışmak ve anlamak gerekir. GERÇEKLERLE kendimizi güçlendirmeliyiz.
ÇARMIHTA ÖĞRENDİĞİMİZ BAZI GERÇEKLERİ SİZE HATIRLATAYIM.
-Kıskançlık Adem bahçesinde ne dedi Adem ve Havva’ya “ Tanrı iyi olanı kendisine ayırdı”. Ama Tanrı kendi öz oğlu İsa Mesih’i bizim için feda etti. Daha fazla ne verebilirdi?
-Sahip olduğumuz tüm iyilikler Tanrı’dan gelir. Hiçbir zaman bunları hak ettiğimizi söyleyemeyiz. Bizim hak ettiğimiz tel şey YARGILANMAK ve SONUNDA da CEHENNEME GİTMEKTİ.
-İsa’ya iman sayesinde Cenneti miras alacağız. Sonsuza kadar Tanrı ile yaşayacağız. Dünyada sahip olmak istediğiniz en iyi şeyle bile karşılaştırılamayacak değerlerden bahsediyorum.
Romamlılar 8:18
Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.
-Bir rekabet içinde değiliz, olmamalıyız.
-Özellikle kilisede kardeşler olarak bir aile gibi yaşamalıyız. Sevinç, esenlik ve güzel ilişkiler baki olacaktır. Diğer her şey geçicidir. Kıskançlık yerine SEVGİ ilan edelim. Kıskançlık boştur bizi hiçbir yere götürmez sadece aşağıya çeker.
BİRKAÇ TANE EGZERSİZ VEREREK KONUŞMAMI SONLANDIRACAĞIM.
-Sık sık sahip olduğunuz bereketleri sayın. Tanrı’ya şükredin. Ve hayatınıza minnettarlık tohumları ekin.
-Kendinizi kıskanırken yakalarsanız kıskandığınız kişi için Tanrı’yı övün. Hem o kişi için teşekkür edin hem de kıskandığınız ne ise onun için sevinin. Tanrı’nın o kişiyi ve sahip olduklarını koruması için dua edin. Sevgi ekin.
-Kesinlikle DEDİKODU yapmayın! Dedikodu yapma isteği gelince o kişi hakkında iyi bir şey düşünmeye ve söylemeye çalışın.
-Paranızı, zamanınızı, malzemeleriniz diğerleriyle paylaşmaya gayret edin. Kaybetme korkusundan kurtulmak için kasten, isteyerek paylaşmaya istekli olun.
YAŞAMLARIMIZA CÖMERTLİK TOHUMLARI EKMELİYİZ. Mesih bizim için kendi canını verdi.
Çocukluk hatıralarımız genelde unutulmaz. Arkadaşlarımız, oyunlarımız maceralarımız zihinlerimize kazınır. Benim de çocukluğum güzel geçti. Çok fazla oyuncağımız, imkânımız yoktu ama zaman hep eğlenceli geçerdi. Küçükken bol bol bilye oynadım. Öyle ki çocukken arkadaşlarımdan kazandığım bilyeleri hala saklarım. Bizden yaşça büyük olan arkadaşlarımız bilye oyununda çok iyilerdi. Ama biz kerametin aslında kullandıkları bilyelerde olduğunu düşünürdük. Ve hep onların oynadıkları o bilyelere sahip olmak isterdik. Onlar da bunu fark ettiler ve iyi bir sistem kurdular. Kendi kullandıkları bilyeleri bize 2-3 bilye karşılığında satıyor daha sonra kendilerine farklı bir bilye seçip onunla oynamaya başlıyorlardı. Ama maalesef onlardan aldığımız aynı bilyeler bizim elimizde çok da verimli olmuyorlardı. Onların elindeki yeni bilyeler yine onların kazanmalarına sebep oluyorlardı. Çünkü renkleri değişikti, daha yenilerdi ya da bir milim daha büyüktü…
Özetlemek gerekirse biz o arkadaşlarımızın başarılarını “kıskanıyorduk” ve onların sahip olduklarına sahip olmak istiyorduk. Onlar hangi bilye ile oynarlarsa herkes aşırı şekilde o bilyeye sahip olmak ve almak istiyordu. Eğer o şeylere sahip olursak aynı başarıyı yakalayacağımızı düşünüyorduk. O bilyelerden birine sahip olmadan asla başarılı olabileceğimizi düşünmüyorduk.
Aslında onlar gibi olmak istiyorduk ama yanlış düşünüp yanlış hareket ediyorduk. Çocuktuk bu bağlamda normal görünebilir. Ama maalesef aynı tavır ve tutumlar yetişkinler arasında da görüldüğünde büyük bir sorun haline gelebiliyor.
Buna da KISKANÇLIK deniyor. Sevincimizi çalan, ilişkileri harap eden bir davranıştır.
Eğer kıskançlığın kökünü kazımak için istekliysek RAB içimizde çalışacak ve bize yeni bir anlayış verecektir.
Önceki yazımda GURUR hakkında konuşmuştum. Gurur” ben ne istersem onu yaparım” der. Tüm kuralları çiğner. Bir de tembellikten bahsetmiştim. TEMBELLİK “Bu şey yapılamayacak kadar zor” der ve standartları aşağıya çeker.
*Şeytan’ın Tanrı gibi olmak istemesi ve düşüşünden bahsetmiştik.
*Yine Adem ve Havva’nın ayartılmasındaki düşünce yapısına bakalım:
*YARATILIŞ 3
Yaratılış 3:1-5
RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.” Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, 5“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
O an Adem ve Havva’nın aklından geçen Tanrı gibi olmak. Kendi kendilerine “Acaba Tanrı neden her şeyi kendine saklıyor? Birazını da biz alsak ve O’nun gibi olsak ne zararı var” diye düşünmüş olabilirler. Ardından uzanıp yasak meyveyi yediler ve hikâyenin gerisini aslında insanlığın yazılacak hikâyesini nasıl etkilediğini biliyorsunuz.
*YARATILIŞ 4
Sonra Adem ve Havva’nın oğullarını görürüz. Habil ve Kayin.
Habil çoban oldu, Kayin çiftçi oldu. İkisi de büyüdüler ve Tanrı’ya sunu getirdiler. Tanrı Habil’in sunusunu kabul etti ama Kain’in kini kabul etmedi. Bunun üzerine Kain kardeşini kıskandı ve kardeşi Habil’i öldürdü. İnsanlık tarihinin ilk cinayeti KISKANÇLIK yüzünden işlenmiş oldu. Ve bu kıskançlık günahı tüm Tevrat boyunca görüldü.
*İbrahim insanların eşini kıskanıp kendisini öldürmelerinden korktuğu için eşini kardeşi olarak tanıttı.
*Yakup kardeşinin ilk doğanlık haklarını kıskandı ve hile yaptı. Yine babasından gelen kutsamayı almak için babasını da kandırdı. Böyle olaylar devam etti ve Yeni Antlaşma’ya kadar geldi.
Matta 27:17-18
Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, “Sizin için kimi salıvermemi istersiniz, Barabba’yı mı, Mesih denen İsa’yı mı?” diye sordu. 18İsa’yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
Gözümüzü Kutsal Kitap’tan kaldırıp günümüz dünyasına baktığımızda da çok farklı bir resim görmeyeceğiz.
Kendimize bile baktığımızda KISKANÇLIĞIN gizli maskelerini görebiliriz. Hiç kendinizi “O da bunları hiç hak etmiyor” şeklinde bir düşünce ile bazılarını eleştirirken gördünüz mü? Kökünde bizim o kişiyi kıskandığımız gerçeği vardır. Diğer bir anlamı da ÇEKEMEMEZLİK olarak tabir edilebilir.
*Sahip oldukları, Görünüşleri, Cesaretleri, Başarıları, İlişkileri, Şansları
Birini bir şeyden dolayı sevinirken gördüğümüzde biz de o şeye sahip olmak isteriz. Çünkü onlar sahiptir ve bizim de olmalıdır. TIPKI ÇOCUKLAR GİBİ. Oyuncak orada duruyordur ama birisi alıp oynamaya başlayınca o oyuncak kıymete biner ve herkes onunla oynamak için kavga eder. Mantık aynıdır.
YERDE DURAN OYUNCAK AYNIDIR AMA OYUNCAKLA OYNAYAN KİŞİ MUTLUDUR. Biz o kişinin mutluluğuna sahip olmak için o oyuncağı almak isteriz.
Kıskançlık insanın doğasında bulunan ilkel bir duygudur. Daha önce hiç başkasının sahip olduğuna, başarısına bozulmadınız mı? Sahip olduğu ev, araba, saç modeli, ayakkabısı, ailesi, eğitimi…
Kıskanç kişi neye sahip olduğundan çok başkalarının neye sahip olduğu ile ilgilenir. Ve bu ilkel duygu tüm kültürü hatta ekonomiyi etkiler. Nasıl mı TÜKETİCİ bir toplum yaratır.
Kıskançlığımız zamanla açgözlülüğe dönüşebilir.
REKLAMLAR BİLE BİZE BUNU AŞILAR. Belli bir markayı giyinen insanlar hep mutlu gösterilir. Belli bir parfümü kullanan bayanların peşinden erkekler eksik olmaz. Artık istediğimiz şeylerin ihtiyacımız olup olmadığı önem taşımaz. Çünkü falanca o şeye sahiptir ve ben de sahip olmalıyım düşüncesi kişiyi esir eder.
SONUÇ: TATMİNSİZLİK, MİNNETTAR OLMAMA, MUTLU OLAMAMA ve BOZULAN İLİŞKİLER.
Matta 20’deki bağcı ve işçiler benzetmesi
Unutmayın her zaman insanların sizde olmayan bir şeyleri olacak. Bu KISKANÇLIK tuzağa düşmeyin.
O halde Kıskançlıkla nasıl mücadele edeceğiz? SAĞLAM BİR TEMEL ATARAK!
Öyle bir temel ki güçlendirilmiş olmalı.
-Günahın aldatıcılığına karşı dikkatli olmalıyız.
-Gerçekleri tüm açıklığı ile görmeye çalışmak ve anlamak gerekir. GERÇEKLERLE kendimizi güçlendirmeliyiz.
ÇARMIHTA ÖĞRENDİĞİMİZ BAZI GERÇEKLERİ SİZE HATIRLATAYIM.
-Kıskançlık Adem bahçesinde ne dedi Adem ve Havva’ya “ Tanrı iyi olanı kendisine ayırdı”. Ama Tanrı kendi öz oğlu İsa Mesih’i bizim için feda etti. Daha fazla ne verebilirdi?
-Sahip olduğumuz tüm iyilikler Tanrı’dan gelir. Hiçbir zaman bunları hak ettiğimizi söyleyemeyiz. Bizim hak ettiğimiz tel şey YARGILANMAK ve SONUNDA da CEHENNEME GİTMEKTİ.
-İsa’ya iman sayesinde Cenneti miras alacağız. Sonsuza kadar Tanrı ile yaşayacağız. Dünyada sahip olmak istediğiniz en iyi şeyle bile karşılaştırılamayacak değerlerden bahsediyorum.
Romamlılar 8:18
Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.
-Bir rekabet içinde değiliz, olmamalıyız.
-Özellikle kilisede kardeşler olarak bir aile gibi yaşamalıyız. Sevinç, esenlik ve güzel ilişkiler baki olacaktır. Diğer her şey geçicidir. Kıskançlık yerine SEVGİ ilan edelim. Kıskançlık boştur bizi hiçbir yere götürmez sadece aşağıya çeker.
BİRKAÇ TANE EGZERSİZ VEREREK KONUŞMAMI SONLANDIRACAĞIM.
-Sık sık sahip olduğunuz bereketleri sayın. Tanrı’ya şükredin. Ve hayatınıza minnettarlık tohumları ekin.
-Kendinizi kıskanırken yakalarsanız kıskandığınız kişi için Tanrı’yı övün. Hem o kişi için teşekkür edin hem de kıskandığınız ne ise onun için sevinin. Tanrı’nın o kişiyi ve sahip olduklarını koruması için dua edin. Sevgi ekin.
-Kesinlikle DEDİKODU yapmayın! Dedikodu yapma isteği gelince o kişi hakkında iyi bir şey düşünmeye ve söylemeye çalışın.
-Paranızı, zamanınızı, malzemeleriniz diğerleriyle paylaşmaya gayret edin. Kaybetme korkusundan kurtulmak için kasten, isteyerek paylaşmaya istekli olun.
YAŞAMLARIMIZA CÖMERTLİK TOHUMLARI EKMELİYİZ. Mesih bizim için kendi canını verdi.